NERDESİN
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar : - Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin.
Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgarlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana : - Nerdesin?
Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Taa derinden bir gün bana Gel desin.
Ahmet Kutsi Tacer
SEVMEKTE HOŞ SEVİLMEKTE
Aldırmadan derde gama
Sevmek de hoş sevilmek de
Dünya fani derler amma
Sevmek de hoş sevilmek de
Husumet def olup gitsin
Hoşgörü her şeye yetsin
Haset,nefret,öfke bitsin
Sevmek de hoş sevilmek de
Asıla edersek rücu
Elbet kaçmaz ipin ucu
Ayırmadan şucu bucu
Sevmek de hoş sevilmek de
Can cananı bulsun artık
Herkes nasib alsın artık
Parolamız olsun artık
Sevmek de hoş sevilmek de
Soruyorsan gaye nedir
Atan kalbe aşk aşk dedir
Bu his Haktan hediyedir
Sevmek de hoş sevilmek de
Azrail kapıyı çalsa
Benzimiz sararsa solsa
Bir nefeslik ömür kalsa
Sevmek de hoş sevilmek de
Sevgi güldür amma solmaz
Sevenin vadesi dolmaz
Sevemeyen adam olmaz
Sevmek de hoş sevilmek de
İki Gözüm
Dokunma iki gözüm
sorma
ben kimim, adım ne, nereden geldim
kim açtı bu kahrolası çukuru yüreğimde
kimi sevdim, kime özlemim
kaç yıl sevda doldu iliklerime
kaç yıl eksildim.
tut ki, bir pınarım suyu kesik
akamadım nazlı nehirlere tut ki
tut ki susturulmuş binlerce türkü
bastırılmış binlerce acıyım
baştanbaşa aşk ve ateş
say ki, küle gömülmüş bir sevdadan
düşleri islenmiş bir gecenin acısı damlıyor içime
hasreti yaraya dönmüş bir ayrılığın sancısı
uzun bir zaman evel
toplayıp suskularımı yüreğimden denizlere fırlattım
yalnız balıklar görsün
yalnız balıklar öpsün diye gözyaşlarımı
sorma ben kimim, yaşım kaç, adım ne
nasıl düştüm bu kahrolası kaldırım taşlarına
hangi anılar, acılar, ihanetler geçti üzerimden
düşlerime hüzünler el koydu
deli rüzgarların öfkesinde savruldu bahçelerim
güllerim bir ihanetin girdabında kavruldu
bütün sevdiklerimden ayrıyım şimdi
bütün sevenlerım kırgın
iflah olmam ben iki gözüm, iflah olmam
düşmüş içime bir kez bu sevda
bağışlamasin beni artık hiç bir hatıra
tut ki, incinmiş bir gülüşüm
gecikmiş bir düş
bir ateşin çemberinde
yarım kalmış sevinçler kanayan
tut ki, kar altında sevincim
bütün mevsimlere küsüm
kanadı kırık bir serçeyim tut ki
dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek
ateşin zulmünü gördüm
suyun ihanetini
baştanbaşa aşk
baştanbaşa hasret
susturulmuş
milyonlarca türküyüm
gerisini ne sen sor ne ben söyleyim
dokunma iki gözüm
sorma
ben kimim, adım ne, nereden geldim
yaşamak neyin karşılığıdır, ölmek neyin
nasıl unutulur ölümsüz bir aşkın hazin öyküsü
kaç mevsim ardından gözlerimi bırakıp gitti
bir sarı çiçek
bir sarmaşık belki
çözer dilini yüreğimin
up uzun yolların düğümlediği
ihanetlerin kilitlediği....
Nuri CAN
Gündoğumu
Nefes almak gibi ihtiyaç duydum bu gündoğumunda sana
Nerdesin neredesin bilemedim ama
Her solukta yanıbaşımda hissettim seni...
Balık kokan sahillerde adımlarının izi var
Köşe başlarında seni görmek umudu
Muhalif duygularım bile yalnız sende tutuklu...
Elimi uzatsam ulaşacağım sanki sana
Öyle yakın ama öyle uzaksın ki...
Şiirlerimde yazmakda getirmiyor seni buralara,
Duvarlar var yüreğinle yüreğim arasında...
Bazen sana şiir yazarken kime yazdığımı unutuyor
Kendi ütopyamda kayboluyorum...
Sanki bir hayale yazıyor ve sesleniyorum,
Öyle yakın ama öyle uzaksın ki
Sen Aradım
her kentte bir sen aradım,bir ben kaybettim
mülteci kentlerden geçtim
gurbet düşürdüm ceplerimden
her kentte bir sen aradım,bir ben kaybettim.
sonra beni buldum
duvarlarına yanlızlık sinmiş intihar koğuşlarında...
intihardan arta kalmış yanlızlığımla düştüm yollara
nice şehirler gömdüm yokluğuna
üstü kalmış ihanetlerin ertesinden döndüm
sensizlikteki cehennemi gördüm düşlerimde.
yağmurlar acıttı yüreğimi
sonbahar ayazları vurdu akşamlarıma
daha bugünden yitirdim yarınlarımı...
kimsesizliğimi astım sokaklara
kaldırımlara ağladım
yokluğuna güldüm
gidişine küstüm...
susuşlarımı sattım sokak lambalarına
düşlerimi yol yaptım
sensiz yollara vurdum kendimi
her kentte bir sen aradım,bir ben kaybettim.
artık kayıp kentlerdir yolum,
kayıp benler...
kayıp senler
İki Göz
Seni Hatırladım
Dün oturdum gecenin bilmem kaçında sahil kenarında.
denizi seyrettim..
dalgaların nasıl coşarak kıyıya çarptığını.
sen geldin aklıma..
aşkımızda bizim hep çoşkuluydu..
ama deniz dalgasından vazgeçmedi..
beni de ortak etmek istedi..
ama benim yüreğim, coşkusunu...
unutamadım...
aldığım her nefeste bile, seni hatırlarım...
çoktan kaybetmişti..
gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
karıştı denizin tuzlu sularıyla.
ismimizi yazmaya çalıştım..denizin kumsalına..
izin vermedi bana..
her seferinde kayboldu senin ismin çoşan dalgalarla..
bir ben kaldım yalnız başıma.
dönüp baktım coşan dalgalara.
yalvarırcasına haykırdım sen silsen de...
benim aşkım silinmeyecek gibi, kazınmıştır kalbime.
sessizlik kapladı birden ortalığı..
rüzgar bile esmeyi durdurmuştu.
gecenin bilmem kaçında..
yalnızca duyuluyordu kalp atışlarım..
ben sen gibi unutamadım...
aldığım her nefeste bile, seni hatırlarım...
bu şiirde iki göz var
biri senin; biri onun
Senin o karanlık, küf kokulu
matem gözlerini terkediyorum
biliyorum; saçlarının sarısı
gözlerinin yeşiline karışmış
biliyorum; sana benzemek için
melikeler birbiriyle yarışmış
fosforlu ve derin bakışlarına
çağlar boyu nice destanlar yazılmış
oysa ben görülmedik bir lale yaprağına
gökleri kıskandıran bir destan yazıyorum
gözlerin değişip kaplasın karanlığı
bütün ufukları sarsın gözlerin
gene de hep bende kalsın gözlerin
kapama gözlerini; karanlıktan korkarım
atlılar kaybeder yolunu, hasretimin
posta güvercinleri geri dönmez ülkeme
yaslı dereler gibi mutsuzluğa akarım
kapama gözlerini; karanlıktan korkarım
ateşten ve köpükten sıyırıp ellerimi
mekanımı gülistan eyleyendir gözlerin
isyanıyla ihtiras ve gerilim yaşayan
Kabil’in ruhunu kan eyleyendir gözlerin
vuslat aşkını Leyla düşürmedi çöllere
arzı Mecnun’a hicran eyleyendir gözlerin
gözlerinde başladı tarihin macerası
Adem’i Havva’ya ram eyleyendir gözlerin
Kerem dağlar ardında aradı gözlerini
Kamber’i bile viran eyleyendir gözlerin
Ferhat dağları deldi yolunu bulmak için
sevmeyenleri giryan eyleyendir gözlerin
suların emzirdiği muamma bir çocuğu
yedi iklime hakan eyleyendir gözlerin
gözlerin boşluğa akan bir ırmak değil
gözlerin sadece ölmek, yaşamak değil
gözlerin tükeniş doruklarında
bulunmayanları aramak değil
gözlerine aşina olduğum günden beri
ben artık her gece sesleniyorum
düşe kalka
yorgun argın
derbeder
yapayalnız
duruyorum; yanlış anlaşılıyor
her hücremde bir inkılab
her gönlümde bir mahitab
evim harab; ömrüm harab
ne ay kaldı, ne de mehtab
gök bulanık; ufuk silik
gene de mağrur ve dimdik
yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın
bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan
bu son mezar kalbimde hicranla kazılan
senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken
benim gözlerim viran; ağlamaya değer mi
her cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık
yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi
hiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı
ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi
bir kevser ırmağında serinlemek dururken
sellerine karışıp bulanmaya değer mi
aydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi
zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi
gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi
Nurullah Genc